Tarihçe 15 Mayıs 2024, 10:31
AKÇADAĞ
Akçadağ ilçe merkezinde yer alan Akçadağ (Arga) Höyük, Ören Höyük ve İkinciler Höyük’te yapılan yüzey çalışmaları ışığında, Akçadağ ve çevresinde ilk yerleşimin Eski Tunç Devri’nde başladığı, bu sürecin Hitit, Geç Hitit, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde de devam ettiği anlaşılmıştır. İlçe merkezi 1858 yılında Arga’ya (şimdiki ilçe merkezi) taşınmıştır. İl merkezinin batısında, 38 kilometre mesafede bulunan ilçe, Sultansuyu boyunca uzanan Akçadağ Ovası’nda kurulmuştur. İlçe alanı, doğusundaki düzlük dışında genellikle dağlık alanlardan oluşmaktadır. Bu dağlık alanlarda birçok yayla mevcuttur. Meşenin çoğunlukta olduğu dağları, çayır ve otlakların yer aldığı ova ve düzlükleriyle Akçadağ, uygun doğal şartların bir araya geldiği şanslı bir ilçemizdir. Bu özelliği nedeniyle tarımsal üretimde kendine has tatlar yaratan Akçadağ, Osmanlı döneminde ordu için zahire yetiştirilen bir bölge olmuştur. İdeal doğal koşulların bir araya gelmesi nedeniyle tarihte Osmanlı Sarayı’na asil atlar yetiştiren Akçadağ, günümüzde Sultansuyu Tarım İşletmesi’nde, şampiyon safkan Arap yarış atları yetiştirmektedir. Tarım ve hayvancılığın önemli geçim kaynağı olduğu ilçede hâkim tarım ürünü kayısıdır. 2011 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre ilçenin nüfusu 29.858’dir.
AKÇADAĞ ARMUDU
Akçadağ’ın kıraç ve yüksek kesimlerinde tabii olarak yetişen bir armut çeşididir. Organik madde açısından zengindir ve killi-tınlı toprakları sever. Gübreleme, ilaçlama ve budama gibi zirai müdahalelere ihtiyaç duymayan, tamamen doğal bir meyvedir. Akçadağ armudu görüntü itibariyle albenili olmasada tat ve aroma açısından diğer armut çeşitlerinden büyük oranda farklılık göstermekte ve bu nedenle tercih edilmektedir. Akçadağ armudu, onun özgün lezzetiyle tanışmış olan kişiler tarafından adıyla aranır. İl dışına da gönderilen Akçadağ armudu, ürünün bol olduğu yıllarda dilimlenip kurutulur ve kak yapılarak kışa saklanır.
SULTANSUYU BARAJI
Akçadağ ilçesi sınırları içerisinde Sultansuyu Çayı üzerinde bulunmaktadır. 1986 yılında inşaatına başlanılmış ve 1994 yılında tamamlanmıştır. Zonlu toprak dolgu tipine sahip olan barajın yüksekliği 53 metre, gövde hacmi 3,205 hm³ ve göl hacmi 53,3 hm³ ‘dür. Sultansuyu Barajı, Sultansuyu sulamasının kaynağının oluşturmaktadır. Toplam 8.596 ha sulama alanına sahiptir.
ARGA TEPESİ HÖYÜĞÜ
Tarihi kayıtlarda Arga, Arka, Arkha veya Arha olarak isimlendirilen höyüğün Anadolu’nun en eski dillerinden olan Luwi dilinde yüksek, yukarı, ışıldayan, gümüş ve sunak yeri anlamlarına gelmektedir. Akçadağ ilçesi merkezinde bulunan höyük, yoğun olarak Eski Tunç Çağı ve Hitit kültürlerini barındırmaktadır. Üzerlerinde Arslantepe Höyüğü’nde çıkanlarla benzer şekilleri taşıyan ve MÖ 2000 yılına tarihlenen bölgenin en güzel
taş kalıpları Agra Tepesi Höyüğü’nden çıkarılmıştır. Bu gün Akçadağ ilçe merkezinde bulunan höyük alanı, Arga veya Arka adıyla Orta Çağ’da da önemli bir yerleşim yeri olmuştur.
AKÇADAĞ
HARUNUŞAĞI YAZITLARI
Akçadağ ilçesi Han mevkiinde, dev kaya blokları üzerine yazılmış Harunuşağı Yazıtları, farklı zamanlarda yazılan yazı ve çizilen ilkel resimleri ihtiva etmektedir. Yazıt, tarihi dokusu yanında doğal zenginlikleriyle de önemli bir uğrak yeri durumundadır.
AKÇADAĞ KAYA NEKROPOLÜ
(KAYA MEZARLARI)
Akçadağ ilçe merkezinde ve ilçenin hemen her köyünün yakınında Hitit, Frig veya Erken Roma dönemlerinnden kalan kaya mezarları bulunmaktadır. Bir arada ve sayıca en fazla kaya mezarı Akçadağ ilçe merkezinde bulunmaktadır. Bu mezarlar, akustiği ve zıplandığında kayaların çıkardıkları sesler nedeniyle yörede tintin, dumdum veya dumdumi olarak adlandırılır. Akçadağ ilçe merkezinde bulunan Kaya Nekropolü’nde (toplu mezarlık), ağzı toprakla kapatılanların dışında 25 kaya mezarı bulunmaktadır.
AKÇADAĞ
HARUNUŞAĞI YAZITLARI
Akçadağ ilçesi Han mevkiinde, dev kaya blokları üzerine yazılmış Harunuşağı Yazıtları, farklı zamanlarda yazılan yazı ve çizilen ilkel resimleri ihtiva etmektedir. Yazıt, tarihi dokusu yanında doğal zenginlikleriyle de önemli bir uğrak yeri durumundadır.
AKÇADAĞ LEVENT KARADAĞ
TÜMÜLÜSLERİ
Akçadağ ilçesi Kozalak köyünün güneydoğusunda kireçtaşlarının arasından onları keserek çıkan volkan nedeniyle siyah ve kahverengi kayaçlarla oluşan Karadağ, 20 cm büyüklüğüne kadar ulaşan Ostrea fosillerinin bolca bulunduğu bir alandır. Karadağ aynı zamanda Killik, Yığılçakıl ve Kıçkıçı tepeleri üzerinde bulunan
tümülüsleri ile de görülmeye değer bir yerdir. Siyah ve kahverengi taşlardan oluşturulmuş tümülüslerin içlerinde, bölgedeki mağaralarda yaşayanlara ait mezarların bulunduğu tahmin edilmektedir. Karadağ, sahip olduğu bu jeolojik ve arkeolojik değerin yanında, zirveye çıkıldığında sunduğu eşsiz bir Levent Vadisi manzarası
ile ziyaretçilerini büyülemektedir.
LEVENT VADİSİ
BAĞKÖY KAYA KABARTMASI
VE KAYA MEZARLARI
Akçadağ ilçesi Bağköy’e giden yolun köy girişinde, büyük bir kaya kütlesi üzerindeki bir nişin içinde bulunan kabartmada, ayakta durur vaziyette ellerini göğsüne kavuşturmuş bir insan, cepheden tasvir edilmektedir. Kaya kabartmasının bulunduğu bölgede, Roma dönemi’ne ait pek çok kaya mezarları da bulunmaktadır.
BAĞKÖY OSMANLI
MEZARLIĞI
Levent Vadisi boyunca yerleşim yerlerinin yakınlarında, günümüze ulaşan pek çok Osmanlı Mezarlığı bulunmaktadır. Bunlardan birisi, 18.-19. yüzyıllara ait mezarların bulunduğu Bağköy Osmanlı Mezarlığı’dır.
Zengin geometrik bezeme ve semboller ihtivaeden mezar taşlarının bulunduğu mezarlıkta tabanca, kılıç, çarkıfelek motifi, ibrik, tarak gibi sembollerin görüldüğü mezar taşları dikkat çekmektedir.
AKÇADAĞ
DİREKLİ PINAR
Akçadağ ilçesi Çobanuşağı köyü sınırları içerisindeki tabii dikit oluşumudur. 30 metre yükseklikteki bir kayadan
çıkan suyun aktığı yerde, suyun içeriğindeki kirecin birikmesiyle oluşan dikit, pınarın ağzıyla birleşmiştir. Sudaki minerallerin renklendirdiği dikit, görülmeye değer doğal bir güzellik oluşturmaktadır.
AKÇADAĞ BAŞYURT YAYLASI
Denizden yüksekliği 1800 ilâ 2500 metre arasında değişen ve hafif dalgalı düzlüklerden oluşan Başyurt Yaylası,
irili ufaklı pek çok yaylayı içine alan geniş bir alanı kaplamaktadır. Yaylada bahar aylarında kar sularının erimesiyle küçük gölcükler oluşur. Bu gölcüklerin en tanınmışı Angıt Gölü’dür. Baharda eriyen karsularıyla kabaran göl, dereler oluşturarak akar ve başka bir yerde hayat kaynağı olarak yeryüzüne çıkmak üzere, bir düdene akarak kaybolur. Doğal güzelliklerinin yanında Başyurt Yaylası, önemli tarihi kalıntılara da ev sahipliği yapmaktadır. Yaylada yöre insanlarınca kilise olarak adlandırılan, birbirine geçişli dehlizlerden oluşan ve eski bir yerleşim alanı olan birçok tabii mağara bulunmaktadır. Çakşır otu ve ağlayangelin çiçeği gibi endemik türlerin yanında, doğal olarak yetişen armut, erik ve alıç türlerinin de bol miktarda bulunduğu yayla, soğuk kaynak suları, temiz havası ve bozulmamış doğası ile her mevsim gezilip görülmesi gereken yerlerdendir.
KAYNAK:
MALATYA KİTAPLIĞI